26 Şubat 2019 Salı

Sardalye Sokağı - Steinbeck

Sol camiada adı pek hayırla zikredilmese de denk gelmiş bulundum ve Yıldız Ecevit'in bambaşka bir kitap hakkında yazdığı bir değerlendirmesini okudum. Edebiyatın büyüsüne Macondo'yla kapılmış, geçerken Amado'nun Bahia'sında da soluklanmış bir okur olarak yazıda Steinbeck'in Sardalye Sokağı'nın bu iki isimle birlikte anılması dikkatimi çekti. Sardalye Sokağı'nı bir "edebiyat mekanı" olarak daha önce hiç duymamıştım. 

Image result for Sardalye Sokağı - Steinbeck
Bu merakın çivilemesiyle aslında bir üçleme olan anlatıya tam ortasından, aynı adı taşıyan kitaptan daldığımda dibe çakılıp kendimi sakatladım. Anlatı bir derinliğe sahip olmaktan beklemediğim kadar uzaktı. Kurgu zaten gevşekti. Yazar romanın gövdesine bağlanmayan tekil öykücüklere ayrılmış bölümlerle bir hissiyat ağı örüyor, sıcak tutsun diye öykünün omurgasını bununla sarıyordu. Fakat öykünün omurgası romanı ne dik tutmaya, ne de istenen yorumlara doğru eğip bükmeye yarıyor, bir felç izlenimi bırakıyordu. Mekan kendisini merak ettirmiyordu. Zaten ölçeği çok küçük çizildiğinden bir gezinti, bir "alıp götürme" hissinden ziyade balkondan seyretme basitliğinde okunuyordu roman. 

Bu basitlik zaten romanın belki de tek amacıydı. Ya da gidebileceği tek yön. Romanda ana karakterin  (Doc) bu düşkünler mahallesiyle ekonomik değil sosyo-psikolojik olarak ilişkilenmesi, mahalleye yapılan küçük bir ziyaretten fazlasına imkan tanımıyor çünkü. Küçük, "ee daha daha nasılsınız" sohbetinden ileri gitmeyen, hiçbir tatsızlığın yaşanmadığı ama herkesin güler yüzünün arkasında ufaktan bir bunaltıyı gizlediği ziyaretlerden biri. Çünkü aksi takdirde, toplumun alt marjinlerinin evine paldır küldür bir dalış, hırsız gibi giriş ya da yatıya kalmalı gelişin sonu kapalı kapıların aralanıp kirli çamaşırların kurcalanmasına ve oradan da ahlaki yargılamalara varırdı, varmaması imkansızdı. 

Ama belki de böylesi daha iyi olurdu. Edebiyat neyse o olurdu işte o zaman, sınıfın tarafını tutan Steinbeck'in sınıfın pratik yaşamındaki ahlaki ikilemlerine kendi tavrını nasıl koyduğunu ancak bu şekilde görebilirdik. Şimdi kitap bitti, "Eee biz kalkalım" dedik, ev sahipleri yarım ağızla "Kalsaydınız biraz daha" diye ısrar ederken içten içe derin bir oh çekti, bizse sıcak yatağımıza girer girmez uykuya daldık ve ilgisiz rüyalar gördük.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder