6 Mayıs 2018 Pazar

Ahmet Büke - Yüklük

Ahmet Büke'den yalnızca ilk öykü kitabı olan İzmir Postasının Adamları'nı okumuştum birkaç hafta önce. Naifliğin suyunun çıktığı, "Şöyle bir demli çay içemedik senle..." tadındaki kimi öyküler hariç oldukça hoşuma gitmiş, hatta yeni bir dil ustasını okuduğumu hissettiğim anlar olmuştu. 

Fakat Yüklük tam bir fecaat ne yazık ki. İki bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde Ali İsmail'e, iş cinayetine kurban giden çocuklara vb. değinmesi "fikren" çok değerli, fakat bu hassas konular öyküden öyküye değişen savruk bir üslubun ve iyi pişmemiş bir ironinin arasında karambole gidiyor.  Bunların dışında tabii bir de hiç değişmeyen "Ah babaannemin seccade kokusu", "Dedem bana gazoz ısmarlardı", "Hep içine içine ağlardı babam" çeşitlemeleriyle ilerleyen bitmek bilmez bir taşra ailesi güzellemesi bir yerden sonra hissizleştiriyor insanı.

İkinci bölümdeyse Ot, Kafa vb. dergilerin tohumlarını Ahmet Büke atmış zannettirecek bir "ustalara saygı duruşu" romantizmi var ki düşman başına. Farklı yazarlar için farklı bir dil, kurgu vs oluşturmayı geçtim, farklı bir atmosfer yaratmaya dahi tenezzül etmeyen, çalakalem girişilmiş, salt "selam çakmış" olmanın ekmeğini yiyen öyküler bunlar.

Velhasıl sevmedim, demek ki Ahmet Büke de bohçasında ne varsa ilk kitaplarında boşaltanlardanmış. İyi ki sahaftan 5 liraya almışım.
Image result for ahmet büke yüklük


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder