6 Mayıs 2019 Pazartesi

Mahmut Şenol - Bizim Unuttuğumuz Şey

Mahmut Şenol'un Akhisar Düşerken'ini okuduktan sonra Medyascope'ta son öykü kitabı Bizim Unuttuğumuz Şey hakkındaki söyleşisine rast geldim. Üslubundaki güngörmüşlükle on birinci kitabını yazmış - fakat magnum opus'u için hala beklemede olduğunun ayırdında - biri olarak sergilediği tevazunun dengesiyle takdirimi kazanınca, kapak tasarımıyla göze de hitap eden kitabına bir göz attım.

Önce övgü: Mahmut Şenol dil konusundaki kaskatı titizliğini yakalamayı başardığı gündelik sohbet havasındaki lalettayinliğin altına öyle yumuşak saklıyor ki, tatlı bir bahar akşamüstünde uyuyakalan birinin üstünü pikeyle örtüyor adeta. Oynayacağı role hazırlanmak için o karakter tipolojisinin hayatını bir süreliğine bizzat deneyimleyen profesyonel oyuncular vardır hani; işte Mahmut Şenol da istediğinde 50'lerde çıkan bir gazetenin köşe yazarı, istediğinde Tophaneli bir bıçkın, ya da göçmen bir beyaz yakalı ... anlatıcı rolüne sanki yaşamış gibi hızla bürünebiliyor.

Image result for Mahmut Åženol - Bizim UnuttuÄŸumuz Åžey
Fakat: Mahmut Şenol, insanı "ender vakalar" üzerinden araştırmayı tercih eden yazarlardan biri olarak absürdlüğün sınırında gezdirmek istediği öykülerini karakter yaratımı faslında boğuyor, entrika üzerine çalışmıyor gibi görünüyor. Söz gelimi ilk öyküyü ele alalım: Kafasında kalan şarapnel parçası nedeniyle radyo frekanslarını çekmeye başlayan bir karakter, tek kelimeyle müthiş! Althusser göndermesinden tutun da, metalaşma metaforuna kadar giden ne imkanlara kapı açan bir absürdite tohumu. Fakat öyküde bu ikincil okumalara tabi tutulabilecek, olay namına dişe dokunur hiçbir şey olmuyor; karakterin ışığı bütüne değil, onu oluşturan tekilliklere (gazi olma durumu, tıbbi vaka olma durumu) ancak yetiyor. Teşbihte hata olmaz; makale, tez vb. gibi bilimsel metinlerin sonuç bölümünde daha sonraki araştırmalar için öneri fikirleri sıralanması gibi, Mahmut Şenol da tatlı bir dille "Buyrun, size verimli bir kapı açtım, buradan devam edin" deyip geri çekiliyor.

Mark Twain'in meşhur lafıdır: "Gerçek, kurgudan daha acayiptir, çünkü kurgu, olabilirlikleri gözetmek durumundadır; gerçeğin öyle bir zorunluluğu yoktur." Kanımca Şenol'un okurlarıyla "gerçekleri" çok daha fazla tartışması gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder