20 Temmuz 2017 Perşembe

Yeraltında Notlar: Arzuda Bir Sapma - Mehmet Erte

Yeraltından değil, "yeraltında", çünkü yeraltından yerüstüne seslenen bir kitap değil Arzuda Bir Sapma. Daha çok yeraltını mekan tutmuşlar arası bir söyleşi olma iddiasında. 

Dostoyevski'nin ilgili eserini doğrudan anıştırsa dahi, yeraltı deyince "yeraltı edebiyatı" ile karışma riski var başlığın, farkındayım. Bir de Yeraltından Notlar'la benzer sosyo-psikolojik tahlilleri içeriyor olsa da, onun gibi içe dönük, yalnız bir ses değil bu, ilk paragrafta da söylediğim üzere; norm dışının yaygınlığına işaret eden, "aslında hepimiz biraz sapkın değil miyiz" sesini çoğaltan, adsız seks bağımlıları buluşmaları gibi, hadi adını koyayım, "tutunamayanlar" arası bir dayanışma toplantısında söz alan bir kitap.

Fakat öyleyse neden başlıkta Tutunamayanlar ile ilişkilendirmedim de Yeraltından Notlar'a yakın buldum? Çünkü adında da kendini hissettirdiği üzere bu kitap, normal olanda mündemiç kusurların, sahteliklerin ve en çok da tüm bu sahteliklerin ve kusurların foyasının ortaya çıktığı, sapır sapır döküldüğü falsoların öykülerini içeriyor ("öykülerini" demişken, kitap "öykü kitabı" kategorisinde ele alınmış fakat kahramanı yazar olan parçalı bir roman bence). Ve de tutunamama halinin kah hüzünlendirip kah gülümseten güzellemelerinden ziyade; tutunmanın, fakat yaratıcı-yıkıcı tutunma süreçlerini.

Buraya kadar görece yalnızca övgüydü. Bir de, "peki bu kitap işini ne derece başarıyla yapıyor?" diye sorunca işin rengi değişiyor. Bence öyle aman aman değil. Çok iyi başlayan kitap, tökezleyerek de olsa belirli bir hatta ilerleyerek kitaba kısmen adını veren "Sapma" öyküsünde -yine tökezlemelerle bezeli de olsa- zirveye ulaşıyor. Tökezlemelerle bezeli, çünkü Yeraltından Notlar'ı çağrıştırsın ya da çağrıştırmasın seçilen tema (sorunlu bir erkek olma ritüeli) oldukça basit. Anlatı mekanını bozuma uğratan "tren kompartımanı" deneyi saygı uyandırıcı, ama kesinlikle "usta işi" değil; zira yazarın yeteneğinden çok okurun hoşgörüsü ile kusurlarını kapatıyor. Zaten sonrasında iyice salıyor kendini anlatı; yer yer niteliği yükselse de çarpıcı olmaktan git gide uzaklaşıyor; geçerken "solu da sorgulayan solcu" gösterisini yapmayı da ihmal etmiyor - ki bir banka yayınevinden çıkmış bir kitap için bence haddini aşan, düpedüz etik dışı bir şey bu.

Neticede geçer not alan bir kitap var elimizde, üstelik belki bir de teşekkür belgesi; fakat bunun sebebi yazarının bulunmaz Hint kumaşı olmasından çok, okurun Abdurrahman Çelebi'ye olan susuzluğu gibi geliyor bana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder