10 Eylül 2018 Pazartesi

Temiz ve Soylu Türküler Söyleyelim - Özgür Balkılıç

Image result for "Temiz ve Soylu Türküler Söyleyelim"Sosyal bilimlerden geri kalmayacağız diye mutlaka Lacan'ın seminerlerini vs okumak gerekmiyor. Zaten 101 dersini almayana 102 dersi verilmezken sosyal medyanın verdiği gazla böyle yüksek seviye okumalara girişince insan bildiğini de unutuyor (elbette konuyla ilgili kişileri tenzih ederek). Oysa iyi bir doktora tezinin bir konu hakkında edinmek istediğimiz bilgiden fazlasını içereceği kuşkusuz.Şimdi şimdi, İletişim gibi yayınevleri nitelikli bulduğu master tezlerini de yayınlamaya başladı. Tarih Vakfı Yurt Yayınları'ndan da bu kitap ilgimi çekince düşünmeden aldım. Kütüphanede bir süre yedek kulübesinde oturduktan sonra "Hocam şans istiyorum," dedi. Kıramadım, denedim. Bekleneni veremedi.

Aslında "Temiz ve Soylu Türküler Söyleyelim", Erken cumhuriyet döneminin Batılılaşma çabaları ve ırkçı/milliyetçi burjuva ideolojisi çerçevesinde müziğe yaklaşımını bir yüksek lisans tezinden beklenmeyecek bir derinlikte ele alıyor. Ziya Gökalp'in "hars" ve "medeniyet" ayrımı üzerinden okunabilecek şekilde, "Bizde neden opera/çoksesli müzik yok?" gibi Batının müzikal gelişmişliğini ölçüt alan bir politika ile Osmanlı'dan koparken özle devamlılığı sağlamak için köylünün, köy kültürünün romantizasyonunun beraber seyrettiği tespitini yapan kitap bu çelişkili politikanın (ve bunun sonuçlarının) izini titizlikle sürüyor.

Buraya kadar güzel. Fakat kitap ne yazık ki yazarının ideolojik hıncıyla malul. Malumunuz, sosyal bilimde araştırmacının analiz ettiği malzemeyle mesafesini koruması çok zor. İdeolojisiz sosyal bilim olmaz elbette, bu ideoloji araştırmacıya bir kavram seti, bir analitik yaklaşım sunar. İnceleme sonunda elde edilen sonuçlar ideolojinin öngörüsünü doğrulamayabilir. Oysa kimi verilerin önemini abartmak, belirli dönemleri titiz bir bilimsellikle incelerken başka dönemlere üstünkörü ideolojik ezberleri yapıştırmaksa araştırmaya ideolojiyi doğrulamaktan başka fırsat vermez.

Tabii burada bu tarih çalışmasını da tarihselleştirmek gerek. Çalışma, yüksek lisans tezi olarak 2005 yılında sunulmuş. Kemalizmin mezarının kazıldığı, liberal meltemin tatlı tatlı üfürdüğü yıllar... Zaten yazar da Zaman gazetesinde ve Şehir Üniversitesinde aldığı görevlerden kumaşı anlaşılabilecek Cem Behar'ın çalışmalarından bol bol yararlanarak eğilimini belli etmiş. Ve hâl böyle olunca, Demosthenes ağzındaki Kemalist çakıl taşlarını tükürmüş, konuşabilmenin verdiği hazla bağırmış da bağırmış. 

Örnek mi?

Henüz  16. sayfada, Afet İnan'ın bir bildirisinin "Türklerin 'fıtraten', doğuştan medeniyete yatkın bir 'millet' olduğu" sonucunu içerdiği belirtiliyor. Yazar buraya nedense bir dipnot düşme gereği duyuyor ve Kemalistlerin medeniyeti bir "süreç" olarak görmediklerini, onu kolayca yaratılacak, ikame edilecek soyut bir şey olarak ele aldıklarını öne sürüyor. Fakat yine aynı sayfada, Afet alıntısının İnan hemen sonrasındaki cümlede yine aynı yazar "Kemalist Türk Tarih Tezine göre medeniyet yolundaki ilk adımları Türklerin attığını" söylüyor. Nedir bu "yolda atılan adımlar", yoksa bir sürecin metaforları olmasın? Kemalistlerin (genelleyerek Leninistler de dâhil olmak üzere "dünyadaki tüm Jakobenlerin" diyelim) medeniyetin devrimci bir dönüşüm geçirebileceğine olan inancı, bu insanların medeniyet denen şeyden hiçbir şey anlamadıkları, onun evrimsel bir gelişim çizgisi de izleyebileceğini düşünemeyecek kadar kör olduklarını iddia etmesine bu kadar kolay olanak tanımalı mı gerçekten? Bu, nasıl desem, bugün artık insanın kusasını getiren liberal zihniyetin ezberlerinden biri değil mi?

Benzer bir örnek 22. sayfada karşımıza çıkıyor. Yazar, Kemalist söyleme içkin olan Türk köylüsünün "ulusun öz ve soylu ruhunu temsil ettiği" düşüncesinin çelişkilerine dikkat çekmek istiyor. Peki, kanıt olarak ne öne sürüyor? Kimi Halkevi çalışmalarında yer alan tekil bazı köylü eleştirileri. Sözgelimi, Denizli Halkevi dergisinin bir sayısında (kitap yanımda değil, il adını karıştırıyor olabilirim) köy yollarının çok bozuk olduğu söyleniyor ve köylülerin yolları neden tamir etmediği sorgulanıyormuş. Şu çelişkiye bakar mısınız? Kemalistler ağlıyor şu an. Yani şaka bir yana, bir tarihçi gerçekten de herhangi bir ideolojinin etrafında bir araya gelen bütün bireylerin bütün pratiklerinde o ideolojinin bütün söylemleriyle total bir yöndeşme bekliyor olabilir mi? Bugün "Bakın Tayyip Erdoğan 'Eeey Batı,' deyip duruyor ama bizim AKP ilçe başkanı İngiltere'den kız aldı" diye AKP eleştirisi yapmaktan bir farkı var mı bunun? 

Bence bu ideolojik sakatlığın en güzel örneği ise sayfa 32'de kendini gösteriyor. Şöyle diyor yazar: "Halkın kolektif alt bilincinin ürünü olan folklor, tam da bu icat çabasıyla (Kemalistlerin milli kültürü yeniden icat çabası kast ediliyor- benim notum) birlikte işlenmiş ve dönüştürülmüştür." Güzel kardeşim, sen tarih alanında bir tez yazıyorsun. Egemen sınıfın kültürel ürünlere ideolojik müdahalesinin gerçekten de Kemalizmle başladığını sanıyor olabilir misin? Folklorun "halkın kolektif alt bilincinin ürünü" olduğunu iddia ettiğine göre, Kemalizmden önce Anadolu'da ilkel komünal yaşam vardı zannediyorsun sanırım ama maalesef öyle değildi. Kurumsallaşmış din çok belirleyici bir üretim faktörüydü örneğin. Veya dönemin sınıfsal yapısı gereği (halihazırda var olan folklorik unsurlara hiç müdahale olmadığı kabul etsek bile) üretim sürecinde patronaj ilişkileri vardı. Yalnızca sarayda değil, taşrada da vardı patronaj. Ağaların, beylerin himayesinde sanat yapan köy müzisyenleri vardı.

Kemalist değilim, hatta Kemalizm'in saçmalıklarının unutulmaması, Kemalistlerin 20. yüzyılın demokrasi tecrübesini değerlendirerek kendilerini güncellemelerinin, en azından anayasal vatandaşlık üzerine düşünmelerinin taraftarıyım. Bu zaten kaçınılmaz da bir rota. Öte yandan Kemalizmin tarihin tatlı tatlı seyreden doğal akışını bozan saf bir kötülük hareketi gibi sunulmasını da bilimsel pratiğe yakıştıramıyorum. Tam da Kemalist olmadığım, Kemalistlerin tarih bilgilerini güncelleyecek doğru düzgün bilimsel çalışmalara olan ihtiyacını bildiğim için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder