21 Şubat 2018 Çarşamba

Meraklısı İçin Entrikalar Kitabı - Murat Yetkin

Edebi ya da bilimsel bir niteliği olmayan, bir kulis gazetecisinin yazdığı bestseller adayı bir kitabı okuyup da buraya taşıyacağımı düşünmezdim. Fakat sağlıklı beslenen insanlar nasıl arada sırada bir "pis yemek" arzusu duyarlarsa, sanat filmlerinden başkasını izleyemeyen kültürlü bir vatandaş nasıl Rambo filmi karşısında kanepede uyuklamayı da sevebiliyorsa, bazen adı üzerinde "meraklısına" yazılmış kitapları karıştırmak da sanat, kuram vs. üzerine okumaya çalışmaktan kaskatı kesilmiş bir zihni gevşetici etki yapabiliyor. Hatta yeterince iyi bir entelektüelseniz, bu tür kitapları da bir janr olarak ele alıp eleştirisine girişebilirsiniz. Benim bunu da yapasım yok.



Bu tür kitapları okurken "Ulan burada yazmayan daha ne oyunlar oynanıyordur" jimnastiği yapmayı, ya da "Acaba bu masum görünüşlü kitap da daha büyük bir oyunun parçası mı" gibisinden ekstra kıllanma heyecanını falan seviyorum açıkçası. En çok da esas belirleyici dinamiklerin siyasetin görünmeyen yüzünde cerayen ettiğini hatırlamayı.

Yine de benim halihazırda var olan bir düşüncemi perçinlemesi sayesinde önemli bir katkısı oldu kitabın bana.

Çok istisnai durumlar haricinde insanlar siyasi yapılara bireysel çıkarlar/değerler üzerinden angaje olurlar. Bu, söz konusu çıkarların ve değerlerin kolektif zeminleri olmadığı anlamına gelmez. Yine çok istisnai durumlar haricinde, zaten öyledir de. Sosyalizm, vahdet-i ümmet ya da özgür Filistin vb. olsun, bunlar zaten tanımları itibarıyla kitlesel amaçlardır. Fakat nasıl ki aynı referanslara sahip olan, sözüm ona aynı şeyi amaçlayan siyasi yapılar bu referanslardan ne anladıkları doğrultusunda birleşebiliyor, ayrılabiliyor hatta birbirleriyle çatışabiliyorsa, aynı ayrım bireyler ölçeğine kadar indirilebilir. Her bir birey teorik olarak başlı başına bir siyasi birimdir ve ait olduğu siyasi yapının kalanıyla ittifak halindedir. 

Eğer üyesi olunan siyasi yapı bir okuma grubu düzeyindeyse çok da telaşa mahal yok. Fakat bu siyasi yapıların kitleleri, mali (ve varsa silahlı) güçleri büyüdükçe, faaliyet alanları genişledikçe reel politikle sınanmaya başlarlar ki bu da yukarıda belirttiğim "siyasetin görünmeyen yüzünün" belirleyiciliğini artırarak değerler zeminini oynaklaştırır. Birey için sorun tam da burada başlar: Bu oynaklığın "reel politiğin gereği" olan, siyasetin görünmeyen yüzünde cereyan eden manevralardan mı, yoksa zeminde gerçek bir sapmadan mı kaynaklandığını okuyabilmek her zaman kolay olmaz. Amaçlarımıza giden yolda, büyük kazanımlar için geçici tavizler mi veriyoruz? Yoksa amacımızdan tamamen sapmış halde, bir krize doğru mu yol alıyoruz? Taviz veriyorsak, bu tavizler ait olduğum bu yapıyı hangi noktalarda kırılganlaştırıyor ve rakip siyasetler bu kırılganlığı kendi avantajları doğrultusunda ne şekilde kullanabilir? 

İşte bu tür kitaplar siyasetin ne derece kirli olduklarını gösterip okurunu siyasetten soğutabilirse de, siyaseti bir tür diyalog sanma naifliğinden kurtarıp gerçekten öğretici, bireyin siyasal angajmanlarını romantizmden kurtaran, olgunlaştırıcı bir rol de oynayabilir diye düşünüyorum. En azından bende böyle oluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder