İnsanın hep duyduğu ama tek bir eserinin adını bile bilmediği yazarlar (ve şarkıcılar, vb.) vardır. Pessoa da benim için böyle biriydi. Portekizli olduğu ve birkaç mahlasla yazdığı dışında adama dair hiçbir şey bilmiyordum. Açıkçası nedendir bilmiyorum ama ağlak, melankolik biri sanıyordum. Kitapçıda baktım ki 50-60 sayfacık bir metni var, adı da "Anarşist Banker", en azından bir fikir edinmek için yapıştırıverdim. Enteresan bir bilgi: "Anarşist Banker", yazarın sağlığında yayınlanan tek kitabıymış.

Fikir de pek orijinal değil açıkçası. Alt sınıfların düşüncesi olması gereken anarşizmin bireycilik vurgusu nedeniyle bugün ABD'de liberteryanizm adında karşılık bulan, Ayn Rand'cı bir anarko-kapitalizme evrilme potansiyelini makaraya alırken aynı zamanda "Başkalarına anarşist derler ama en baba anarşist onlardır" diyerek kapitalistlerin aslında nasıl da "yasalar üstü" olduğunu gösteren, böylece hem nalına hem mıhına vuruyor kitap. "Orijinal değil," dedim ama bu basbayağı orijinal mi göründü? Sorun şurada: Diyalogdaki mantıksal geçişler yer yer o kadar manipülatifleşiyor ki kendine "anarşist" diyen ve bütün devrimci literatürü hatmettiğini ileri süren adamın aslında anarşist teoriye pek de hakim olmadığını, soruların da onu yeterince sıkıştıramadığını apaçık görüyorsunuz.
Bu noktada şunu düşünüyorum: Bilim ve felsefenin kavrayamadığı insana, topluma vb. dair kimi gerçeklikleri sanatçı keşfedebilir; bu doğrudur ve vakidir. Fakat bir bütün olarak teoriyi ele alıp onu zayıf yönlerinden vurmak, ya da o teoriyi araçsallaştırarak birilerine "çakmak" için gerçekten de o teorik birikimi haiz olmak gerekir ki bu da her sanatçının kalıbı değildir.
Yine de bir teoriyi varıyla yoğuyla tartışarak bana "iktidar" gibi kavramlar hakkında yeniden ve hızlıca bir zihin jimnastiği yaptırdığı için mutsuz değilim. Ha, bir daha Pessoa okumak mı? Pek düşünmüyorum.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder