
Bu yönüyle kolay tüketilebilir, popüler bir roman olmaya aday. Kitabı bu anlamda önemli buldum: Aslında hiç benim tarzım olmamasına karşın, LGBT'ler hakkında herkesin okuyabileceği nitelikte olmasına yüksek puan verdiğimi söylemem gerek. LGBT sosyolojisi/mücadelesi hakkında az çok fikir sahibi olanlar için (hikayedeki trük dışında) verebileceği pek bir heyecan yok. Hatta kimi kelime tercihlerinin bu konularda hassas insanlar için yadırgatıcı olduğu bile söylenebilir. Ama lise öğrencilerinden yazlıkçı emeklilere dek, bu temaya yabancı insanlara kendini rahatlıkla okutabilecek; onların bu "tekinsiz" tema üzerinde düşünmelerini, önyargılarını tamamen ortadan kaldırma değilse de sorgulamalarını sağlayabilecek bir potansiyeli var kitabın.
Bu özelliği olmasaydı belki de daha olumsuz değerlendirecektim bu kitabı ama bilhassa çok beğendiğim ufak bir detayın da ayrıca bir etkisi oldu: Kitabın Ağır Roman'ın girişini hatırlatan ilk bölüm üzerinden yapılan o nanik. Yani yazarın "Konu LGBT'ler olunca otomatik olarak 'gullümlü' bir kitap bekliyorsunuz değil mi? Alın size gullüm" diye o yanlış algısal, sahte karnaval havasını bir an için ortaya atıp usta bir dondurmacı gibi geri çekmesi.
Keşke roman bir bütün olarak bu ironi dozunu koruyarak ilerleseydi, işte o zaman çok çok daha başarılı bir kitaptan söz ediyor olacaktık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder