Üzerinde uzun uzadıya konuşulacak bir kitap değil bu. Ama mutlaka okunmalı.
Kurmaca değil, kuram değil. Bir insancığın teybe kaydedilmiş öz yaşam öyküsünün metin formunda sunumu. Onu özel kılan, Birinci Dünya Savaşı'nun hemen öncesinde dünyaya gelen ve küçük yaşta İstanbul'a gelip kalan Giresunlu bir Rum kızının 80 yılı.
Fahişe Çika'ya dönersek, o bir kahraman değil, o da kurban. Fakat neyin, kimin kurbanı? Biraz babasının, biraz devletin, biraz patriyarkanın, biraz kaderinin biraz da kendi iradi seçimlerinin. Kitabı "özel" kılan bir şey varsa o da bu kısmı: Gerçek bir anlatı, ve bu yüzden hem çok çeşitli ideolojik çıkarımlara müsait, hem de bunların her birini reel dünya deneyimiyle sınayıp yetersizliğini gösteren muhtevaya sahip.
*****
Kostas Tahçis'in yarı-otobiyografik Artakalan'ı ise gerçekten de arta kalması gereken berbat bir kitap. Eşcinsel yazarın cinsel kimliğini keşif ve yaşayış sürecini, elbette farklı öykülerle de birlikte okuduğumuz bir kitap bu. Fakat öyle yavan, öyle mesafeli, öyle "hikayesiz" ki...
Bir de yukarıdaki özyaşam öyküsüyle kıyaslayın. Bir yanda hayatın sillesini yemiş, anlatı tekniği üzerine muhtemelen hiçbir eğitimi olmadığı gibi bunun için geçerli bir sebebi de olmayan, içini döken biri. Diğer taraftaysa kendine "yazar" diyen, bir öyküsünde bir başka öyküsündeki edebi müdahalesinden (çok da ustaca bir şeymiş gibi) utanmadan bahsedebilen bir yeteneksiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder